Hint-Avrupa (indo-European) dil ailesinden olan bir Batı Cermen dili.
En eski biçimleri erken Orta Çağ İngiltere'sinin sakinleri tarafından konuşulmaktadır. Adını, Büyük Britanya (Great Britain) adasına göç eden eski Cermen (Orta Avrupa'yı ve İskandinavya'yı Antik Çağ'da ve Orta Çağ'ın başlarında işgal eden tarihî insan gruplarıydı.) halklarından biri olan Angluslar'dan (Angles) almıştır. İngilizce, soy bilimsel olarak Batı Cermen dilidir ve Aşağı Sakson (Low Saxon) ve Frizce (Frisian) dilleriyle en yakın akrabadır. Bununla birlikte kelime hazinesi aynı zamanda Fransızca (modern İngilizce kelimelerin yaklaşık %29'u) ve Latince (ayrıca yaklaşık %29'u) lehçelerinden ve ayrıca Eski Norsçadan (Old Norse, Kuzey Cermen dili) etkilenen bazı gramer ve az miktarda temel kelimeden belirgin bir şekilde etkilenir. İngilizce konuşanlara "Anglofon" (Anglophone) denir.
Toplu olarak Eski İngilizce (Old English) olarak bilinen en eski İngilizce biçimleri, 5. yüzyılda Anglosakson yerleşimciler tarafından Büyük Britanya'ya getirilen bir grup Batı Cermen (ingvaeonic) lehçesinden gelişti ve 8'inci ve 9'uncu yüzyıllardan itibaren Norsça konuşan Viking yerleşimciler tarafından mutasyona uğradı. Orta İngilizce (Middle English), Normanlar'ın İngiltere'yi fethinden sonra 11. yüzyılın sonlarında, hatırı sayılır derecede Fransızcadan (özellikle Eski Norman) ve Latinceden türetilmiş kelime hazinesinin yaklaşık 300 yıl boyunca İngilizceye dâhil edilmesiyle başladı. Erken Modern İngilizce (Early Modern English), 15. yüzyılın sonlarında Büyük Ünlü Değişimi'nin (the Great Vowel Shift) başlaması ve Rönesans'ın (Renaissance) daha fazla Latince ve Yunanca kelime ve köklerini İngilizceye ödünç alma eğilimiyle birlikte matbaanın Londra'ya girişiyle eş zamanlı olarak başladı. Bu dönem özellikle Kral James İncili (King James Bible) ve William Shakespeare'in oyunlarında doruğa ulaştı.
Modern İngilizcenin grameri (dil bilgisi), sabit bir özne-fiil-nesne (subject-verb-object) kelime sırasına sahip, çoğunlukla analitik ve kademeli bir değişimin sonucudur. Modern İngilizce, karmaşık zamanların, görünüm ve ruh hâlinin yanı sıra pasif yapılar, sorgulayıcılar ve bazı olumsuzlamaların ifadesi için yardımcı fiillere (auxiliary verbs) ve kelime sırasına dayanır.
Modern İngilizce, Britanya İmparatorluğu ve Amerika Birleşik Devletleri'nin dünya çapındaki etkisinin bir sonucu olarak 17. yüzyıldan itibaren dünyaya yayılmıştır. Bu ülkelerin her türlü basılı ve elektronik medyası aracılığıyla İngilizce, birçok bölgede ve bilim, denizcilik ve hukuk gibi profesyonel bağlamlarda uluslararası söylemin ve "lingua franca"nın (Bir ana dili veya lehçeyi paylaşmayan insan grupları arasında, özellikle de konuşanların her iki ana dilinden farklı bir üçüncü dil olduğunda iletişimi mümkün kılmak için sistematik olarak kullanılan bir dil veya lehçe. "Bridge language", "common language", "trade language", "auxiliary language" "vehicular language" veya "link language" olarak da bilinir.) önde gelen dili hâline geldi. Dünyada en çok konuşulan dildir ve Standart Çince ve İspanyolcadan sonra dünyanın en çok konuşulan üçüncü ana dilidir. En yaygın olarak öğrenilen ikinci dildir ve 59 egemen devletin resmî dili veya resmî dillerinden biridir. İngilizceyi ikinci dil olarak öğrenenlerin sayısı, ana dili İngilizce olanlardan daha fazladır. 2005 senesi itibarıyla 2 milyardan fazla İngilizce konuşanın olduğu tahmin ediliyordu. Birleşik Krallık'ta, Amerika Birleşik Devletleri'nde, Kanada'da, Avustralya'da, Yeni Zelanda'da ve İrlanda Cumhuriyeti'nde çoğunluğun ana dilidir ve Karayipler'in, Afrika'nın, Güney Asya'nın, Güneydoğu Asya'nın, Okyanusya'nın bazı bölgelerinde yaygın olarak konuşulmaktadır. Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği ve diğer birçok uluslararası kuruluşun ortak resmî dilidir.
Dünya genelindeki dağılım haritası: i.ibb.co/... (Koyu mavi: İngilizcenin çoğunluk olarak ana dil olduğu bölgeler. Açık mavi: İngilizcenin resmî dil olduğu veya yaygın olarak konuşulduğu fakat ana dil olmadığı bölgeler.)
ikinci dünya savaşı'nın hayatımıza soktuklarından birisidir. ondan önce almanca epey bir ilgi uyandırmış. ama savaşın kazananı iki anglo-sakson ülkesi (ingiltere-abd) olunca da almanca'ya olan ilgi azalmış.
nedense cermen dillerine bir türlü kanım ısınmadı. bu dili de nereden baksak rahat 13-14 yıldır kullanıyorum. hatta ekmeğimi ingilizce'den kazanıyorum. ama sevmiyorum bu dili. tınısı hoşuma gitmiyor. keşke fransızca'dan ayrılmasaydı kimse.*
bu arada tarihi hakkında bbc'nin hazırladığı çok hoş bir belgesel serisi var the adventure of english adında. dile meraklıysanız izlemenizi tavsiye ederim. hatta bir bölümünde orta çağ'da ingilizlerin nasıl yaşadığına da değinliyordu diye hatırlıyorum.
İngilizce, dünya çapında yaklaşık 1,75 milyar insan tarafından iyi seviyede konuşulmaktadır. Kabaca bir hesaplama ile bu, her dört kişiden biri demektir.
2) İngilizce öğrenmek iş bulmaya yardımcı olabilir
İngilizce; bilimin, havacılığın, bilgisayarın, diplomasinin ve turizmin dilidir. İngilizce bilmek, yaşanılan ülkedeki çok uluslu bir şirkette iyi bir iş bulma veya yurt dışında iş bulma şansını artırır.
3) İngilizce ile dünyanın her yerinde eğitim almak mümkündür
İngilizce pek çok farklı ülkede konuşulduğu için dünya çapında İngilizce programlar sunan birçok okul bulunmaktadır. İyi bir akademik İngilizce seviyesi sayesinde ihtiyaçlara uygun okullar ve kurslar bulmak için birçok fırsat vardır. Ayrıca dünyanın saygın üniversitelerinin çoğu Birleşik Krallık, Amerika Birleşik Devletleri ve Avustralya gibi İngilizce konuşulan ülkelerde bulunmaktadır. Bu saygın üniversitelerde eğitim alabilmek için İngilizce okuyabilmek, dinleyebilmek, yazabilmek ve konuşabilmek çok önemlidir.
4) İngilizce, medya endüstrisinin dilidir
İngilizce bilen insanlar en sevdiği kitapların, şarkıların, filmlerin, dizilerin, televizyon şovlarının ve daha birçok şeyin keyfini tam anlamıyla çıkarabilirler, çeviriye ve alt yazıya ihtiyaç duymazlar.
5) İngilizce, internetin dilidir
İngilizce, internette en çok kullanılan dildir. Bunun yanı sıra dünyanın en büyük teknoloji şirketlerinden bazıları İngilizce konuşulan ülkelerde yer almaktadır.
6) Diğer dilleri anlamaya yardımcı olur
Genel olarak İngilizce, basit alfabesi ile öğrenmesi en kolay dillerden birisidir. Bununla birlikte bu dilde iyi seviyelere ulaşmak, daha önce sahip olunmayan becerileri edinmeyi sağlar. Bu beceriler, başka dilleri öğrenirken oldukça fayda sağlar. Örneğin: İngilizce seviyesi iyi olan ve İngilizce dışında başka bir dili öğrenmek isteyen bir insan, internetin dili İngilizce olduğu için kendisine sınırsız kaynak imkânı bulabilecektir, böylelikle o dili öğrenmek için önünde hiçbir engel kalmayacaktır, bunu "azim" ve "mantıklı ve düzenli çalışma" ikilisini birleştirerek rahatlıkla başarabilecektir.
7) İyi bir İngilizce seviyesi ile seyahat etmek çok daha kolaydır
İngilizcenin resmî dil olmadığı bir ülkede bile İngilizcenin bir iletişim aracı olarak kullanılması çok mümkündür. Bir örnek vermek isterim. Türkiye çokça turist ağırlayan bir ülke. Dışarıda giderken kalp krizi geçiren bir turiste denk geldik. Eğer bizim İngilizce seviyemiz sıfır ise veya çok düşük ise belki de o insana orada yardım edemeyeceğiz, belki de bir insanın gözümüzün önünden kayıp gitmesini izleyeceğiz.
8) Aslında bir dilden çok daha fazlasıdır
İngilizce bilmek, dünya çapında yüzlerce ülkeden filme, müziğe, edebiyata ve çok daha fazlasına erişebilmeyi sağlar. Dünyanın dört bir yanından çok fazla sayıda kitabın en önce İngilizceye çevrilmesi gerçeğinden bahsetmeyelim bile, öyle değil mi? Bu nedenle İngilizce bilmek demek, yepyeni, uçsuz bucaksız dünyaların kapılarını açmak demektir.