Galiba her şey sadece bu üç kelimelik cümle ile özetlenebilir.
Bir de başka bir interaktif sözlükte okuduğum ve çok hoşuma giden bir girdiyi ekleyeceğim. O da aşağıda yer alıyor.
Ekşi Sözlük'ten alıntı bir girdi, "diferansiler" rumuzlu yazar tarafından 4 Nisan 2022 tarihinde yazılmış:
"bütün bir ülke, halk olarak maddi/manevi tecavüze uğruyoruz ve sesimiz olabilecek gerçek, samimi ve dürüst bir muhalefet de yok, sessizce kaderimize razı olmuş "ölmeyi" bekliyoruz. türkiye tarihinin en karanlık günlerini yaşıyoruz ve her gün her şey daha da kötüye gidiyor. ses çıkarabilen birileri olursa vatan haini, terörist veya dış güç ilan ediliyor. herhangi bir muhtemel toplu isyanın önü hemen kesiliyor. toplu taşıma giriş çıkışlarında sürekli kimlik kontrolü yapılıyor, insanlara sürekli korku basılıyor. afganistan, suriye, mısır, libya, lübnan, ırak, iran, pakistan, tunus, fas, cezayir gibi birçok müslüman ülkeden bir sürü mülteci kaçak veya yasal yollardan ülkeye geldi ve gelmeye devam ediyor. zaten kötü olan ekonomi her geçen gün daha da darboğaza giriyor/sokuluyor. zeytin ağaçları kesiliyor, kadınlar öldürülüyor, erkekler çaresizleştiriliyor, kadınlar, erkekler, yaşlılar, çocuklar hayatta kalmaya çalışırken milletin geleceği yollar, köprüler ve bin çeşit kurnazlık ve ihalelerle, hem de hiç saklamaya ihtiyaç duymadan, düpedüz başka ülkelere satılıyor. elit yandaş kesimin keyfi yerinde, paralarına para katılıyor. orta ve fakir kesimlerinse alım gücü her gün daha da azalıyor. gecenin ortasında ramazan davulu oruç tutan tutmayan herkesi uyandırıyor ama 12'den sonra "kimse kusura bakmasın(!)" müzik yasağı hala devam ediyor. ikiyüzlülük, hırsızlık, cehalet, yobazlık ve yoksulluk altın çağını yaşıyor.
gerçek teröristler, hırsızlar, katiller ultra süper lüks makam arabalarıyla gezerken sıradan halkın içinden çıkan senin benim gibi masum insanlara sadece haklarını aradıkları için, adalet ve özgürlük istedikleri için terörist damgası yapıştırılıyor, işleri, gelecekleri ellerinden alınıyor. bu sırada bütün ana akım medya bir grup zenginin ve güçlünün kontrolünde yalakalık yapıyor. zenginlerin, ama çok aşırı zenginlerin, yani o paraya aslında ihtiyacı olmayanların vergi borçları silinirken halkın faturalarına, yiyeceği iki lokmaya, kullanacağı yakıta zam üstüne zamlar geliyor. bir de üzerine çıkıp "aynı gemideyiz" diye pişkin pişkin açıklamalar yapılıyor. her şey kalitesizleşiyor; öğretmenler, öğrenciler, memurlar, polisler, garsonlar, emlakçılar, avukatlar herkes üçkağıt, çok az işle çok fazla şey kazanma peşinde. porsiyonlar küçülüyor. tatil, eğlence, güzel/lezzetli/kaliteli yeme-içme hiç olmadığı kadar imkansızlaşıyor. içimiz daralıyor. bir sürü para versek de giyim-kuşam, yeme-içme, hizmet veya eşyanın iyisini, kalitelisini alamıyoruz. paramız yokken de varken de rezil oluyoruz. cep telefonu, bilgisayar, buzdolabı, çamaşır makinesi, gardırop, masa, sandalye gibi temel ihtiyaç araç-gereçlerinin ikinci elini bile almak zor, 10.000 lira kredi çeksek 15.000 lira ödüyoruz. pizzanın üstü boş, hamburgerin arası boş, dürümün içi boş, kurumların içi boş, beyinler bomboş. çok az sayıda insan hariç hiç kimse sinirlenmiyor, isyan etmiyor ya da edemiyor. elimiz kolumuz bağlı, aydınlarımız, aydınlık insanlarımız ya içerde, hapiste, ya dışarda, kaçmış ya da pısmış, susmuş olan biteni izliyor sessizce. bütün bunların adı tecavüzdür, gasptır, soygundur, cinayettir. aksini iddia eden, böyle olmadığını söyleyen, ses etmeyen, sinirlenmeyen de tecavüzcüdür, katildir, hırsızdır, vicdansızdır."
Ancak bu kadar harika bir şekilde, samimiyetle açıklanabilirdi. Bu girdinin sahibi olan arkadaşı yürekten tebrik etmek istiyorum. Gerçekten şu an yanımda olsaydı alnından öpmek isterdim.
Her şey iyi, güzel fakat bu girdide bir sıkıntı var, onu da belirtmeden geçemezdim, basit, dikkate alınmayacak bir sıkıntı değil. Arkadaşın son cümlesi çok lüzumsuz ve nahoş olmuş. O kısma kadar çok iyi fakat o kısım hiç olmamış. Bir insanı "tecavüzcü", "katil", "hırsız", "vicdansız" diye nitelemek bu kadar basit olamaz. Bu birkaç kelimeden oluşan cümlesi ile ben de dâhil milyonlarca masum, iyi insanı bu tarz berbat sıfatlar ile durduk yere zan altında bırakmış. Sırf kendi inancından değil, kendi fikirlerine katılmıyor diye başkalarına "vatan haini", "alçak" vesaire diyen malum çomar kitlenin zihniyeti ile bu zihniyet arasında hiçbir fark yok. Belli ki bu girdiyi gerçekten büyük öfkeyle, son raddenin son raddesine gelmişlikle yazmış fakat "Keskin sirke küpüne zarar." demişler. İnsanın ağzından çıkan bir kelimeye bakar her şey, tıpkı bu örnekte olduğu gibi. O kadar uzun uzadıya, çok güzel yazmış fakat bir yerde patlamış, o birkaç kelimelik patlayışı da girdinin tamamının değerini düşürmüş.
Bir gün bile yaşamak kitabında bir söz yer alıyor o da şu ; "bir gün bile yaşamak yarınımız belirler". Öyle alelade bir gün değil elbette. Kavga etmeden geçirdiğimiz her gün burjuvazi biraz daha canımızı alıyor. Ve evet yaşamak ancak mücadele ederek, dayanışma ve birlik olarak mümkün. Yoksa ot da yaşıyor işte.
tuna nehri'nin doğusunda kalan herhangi bir ülkede yaşamakla aynı şeydir. japonya ise endüstrileşme sayesinde kurtarmış paçayı.* ama yine oradakilerin de ziniyeti türklerden farksız. hatta kadınlar türkiye'de japonya'ya nazaran daha güçlü bence.
türkiye'de yaşamak afganistan'da yaşamaktan çok da farklı olmasa da, afganistan'da yaşamaktan bir tık daha rahat. en azından din değiştirdiğim için kafamı kesmeye çalışan olmadı şimdilik. gerçi ankara'dan başka bir yerde yaşasam muhtemelen onu da yaparlardı gibi.
bazı tüketim mallarına afganistan'a göre daha kolay erişimin olduğu bir yaşamdır türkiye'de yaşam. insana "neden burada doğdum?" sorusunu sordurur her gün...