1. "Esasında bunda garipsenecek bir şey yoktur.

    Özlediğimiz hakkında bir şeyler duymuşuz ya da uzaktan da olsa iletişim kurmuşuzdur. O esnada aynı zevklere sahip olduğumuzu görmüşüzdür.

    Sonra bir sabah onu düşünerek uyanırız. Özleriz onun muhabbetini. Sesini hiç duymadığımız, kahkahasını, hüznünü, teninin kokusunu, saçlarını, sinirlenince nasıl baktığını, nasıl yemek yediğini, masada duran kitabın üzerine su bardağı koyup koymadığını, geceleri ayaklarının üşüyüp üşümediğini bilmediğimiz birini özleriz.

    Sonrada onun yanında olmak isteriz korkarak. Çünkü hayaller gerçeğe döndükçe bozulurlar ve uzakta, tanımadığımız birini özleyince onun gerçek halinin hayaldeki gbi olmamasından korkarız.

    Hayat her zaman çift tarflıdır. Bilmeyiz ki bazen özlenen, o tanınmayan ve bilinmeyen bizizdir. Özlendiğimizi bilmeden, hayallerdeki halimizi düşünmeden bozarız kimi hayalleri.

    Sesimizle, hareketlerimizle, mimiklerimizle, verdiğimiz tepkilerle, “kahve içer misin” sorusuna, “ben çay tercih ederim” cevabıyla, yıkarız kimi hayalleri.

    Yine de özlemenin, hele ki tanınmayan birini özlemenin güzel bir yanı vardır. Hayal etmeyi bırakmayanlar, hayatın “zorunlu hareketlerine” yenilmeyenler, uzakta, tanımadıkları birilerini özlerler."

    not : alıntıdır.
    #1669 becoolnotfool | 3 yıl önce
    0eylem