1. 'in üçlemesinin son kitabi, ohannes finali.

    birkaç yıl önce, evreni doğumundan ölümüne anlatan bir video izlemiştim. videoda anlatılan süre, her beş saniyede ikiye katlanıyordu, sonlarında bir saniyelik görüntü milyonlarca yılı anlatır oluyordu. liu'nun kitabında da benzer bir hızlanma görüyoruz. bu artık bir uzay çağı kitabı. zaman hızlı, ölçekler büyük. ilk kitabın aklımızı sarsan dertleri, artık komik gelmeye başlıyor. neredeyse "lan bunlara mı takmışız" diyeceğiz.

    neil gaiman "bir köle kızı özellike anlatınca, binlercesini hiçe saymış oluyoruz, binlercesini anlatınca da bu kızı bir istatistik haline getirmiş" diyordu bir romanında. sanırım üçlemenin en vurucu bu iki ucun birinden diğerine yolculuk etmesi.

    ölümün sonu, sistemler ve hatta yıldızlar arası seyahatin olanaklı olup olmayacağı, bu teknolojileri kovalarken ne gibi alternatiflerin seçilebileceği, ahlaki kaygıların mı yoksa büyük vizyonların mı insanlığı kurtaracağı üzerine. ve elbette, yine, politikanın geçiciliği, azizelerin, kutlu liderlerin tarih boyunca nasıl lanetlenip, yüzlerine tükürülüp sonra heykellerinin dikileceği ve o heykellerin elbet bir gün devrileceği üzerine. bir uzay romanı yazıp, konuyu uzaylıların geçtiği yolgeçen hanına, uzay operasına çevirmemek, bu popüler ve yayıncıların (özellikle dizicilerin) çok sevdiği çiğliğe teslim olmamak kolay değil.

    hikaye bir kez daha, uzun süre okuru bir peri masalında yaşadığına ikna edip bozuyor, o bozgundan bir başka masal ve yıkım çıkıyor. zaten bu roman kadar ying-yang meselesini zorlamaya kaçmadan oturtmuş bir modern kurgu okumadım.

    dili daha akışkan ve aksiyon dolu hale gelmiş. sanki varmak istediği büyük denize çıkınca, liu rahatlamış, artık meselenin ciddiyetini kavrattığından emin halde, anlatıya oynamış. türkçe okuyan arkadaşlarım en iyi çevirinin bu olduğu konusunda hemfikir.

    üçlemenin geneli ile ilgili yorumlarımı başlığına ayrıca yazacağım.
    #4819 son kurtadam | 3 yıl önce
    0kitap