tıpkı yunanca ve çince gibi tonlamanın önem arz ettiği dillerden birisi. rüzgar demek isterken 20 diyebilirsiniz mesela. italyanların bize tuhaf gelen konuşmalarının sebebi dildeki bu tonlama sebebiyledir. yoksa onlar da çok cool göründüğünü zannetikleri için öyle ağızlarını yayarak konuşmuyorlar.
geçenlerde ekşi sözlük'te "sadece italya'da konuşuluyor. öğrenip ne yapacaksınız ki?" şeklinde bir girdi görmüştüm bu dil hakkında. ona kalırsa dünya üzerindeki birçok önemli dil tek bir ülkede konuşuluyor, onu ne yapacağız? yunanca bilen kaç tane çinli vardır mesela? ama batı felsefesi için yunanca bilmek farz.
işte bunun gibi, eğer sanat-sepet işleriyle uğraşıyorsanız italyanca bilmeniz farz. tabii siz uzak doğu sanatlarıyla ilgileniyorsanız italyanca yerine çince lehçelerini bilmeniz elbette daha iyi olur. ama mesela avrupa sanat müziği ile ilgilenip de ucundan kıyısından italyanca bilmemek olmaz. bir kere en basitinden tempoların isimleri italyanca. adam sana "andante con moto" dediğinde "hee tamam andante çalacağız ama hareketli olacak" diyebilmen lazım.
mesela benzer şekilde ingilizce bilmeden de blues'u çok kavrayamazsınız. hatta blues'u kavramak için biraz afrika kültürü, biraz da abd tarihini bilmeniz lazım (afro-amerikan olunca zaten ortamınızdan bu tür şeylerin eğitimini alabiliyorsunuz.). bu sebeple eric clapton'ın başarılı bir bluescu olma olasılığı türkiye'deki bir gitariste göre daha fazladır. çünkü adam en basitinden ingilizce biliyor ve bir de dil öğrenmek için kasmıyor. ama mesela george harrison da müthiş bir bluescu olmasına rağmen, üstüne bir de ravi shankar'dan ders alamasına rağmen, iyi bir sitarcı değildir. çünkü adamın hint kültürünü sıfırdan öğrenmesi gerekti. onu da bir yere kadar becerebildi.
yani dünyada her kültür ingilizce değil ki zaten ingilizler avrupa sanat müziği konusunda pek becerikli değillerdir. ingiltere'den öyle çok ahım şahım besteci çıkmamıştır pek. gustav mahler, ralph vaughan williams falan en baba ingiliz besteciler zaten.
yani "ben avrupa sanatıyla ilgilenmek istiyorum" diyorsanız ingilizce size yeterli gelmez bir süre sonra. mecburen fransızca, italyanca ve almanca öğrenmek zorunda kalırsınız.
mesela ben de japon dili mezunuyum, ama japonca yetmiyor bazı şeylerde işte. şimdi gidip bir de sinoloji okuyacağım. sonra sinoloji de bir yerde yetmeyecek hindoloji okuyacağım. bu işler böyle ne yazık ki, ucu bucağı yok.