teoman'ın insanlık halleri albümünden bir şarkı. şarkı bir fahişe ile olan diyalogları içerir ve bazı kısımlarda dinleyicilerin fahişe ile duygudaşlık yapmalarına izin verir. şarkının "korkum; çığlık atan adam gibi tablodaki, şakağımda ellerim" kısmıyla edvard munch'un çığlık adlı tablosuna gönderme yaptığı düşünülmektedir. ilgili tabloya #7035 nolu girdiden bakabilirsiniz.
bazı kısımlarda yer yer arabeske kaymış bir fahişelik güzellemesi gibi dursa da, teoman'ın amacının bu olduğunu sanmıyorum. yıllar önce -yanlış hatırlamıyorsam- okuduğum bir röportajında ya da bir televizyon programında, teoman "fahişelerle birlikte olmadığı ama onlarla sohbet etmeyi sevdiği" minvalinde bir şeyler söylemişti. şarkıdan uğraşırsak ufak çaplı bir sosyolojik analiz de çıkarabiliriz ama benim yetkinliğim yok.
şarkının en vurucu kısmı şurası bana göre:
"kayalar kesti ayaklarımı
yine de bir şeyler hissetmek güzel hâlâ"
bir fahişe sabaha karşı
çok seksiymişim, öyle diyor
gülüyoruz yalanına
karşılıklı, anlayışlı
dalgakıranlardaki banklarda
çıkardı ayakkabılarını
“bak” dedi, “köprü ışıkları
siliyorlar yıldızları
kazıyınca yaldızlarını
altlarındaki demir paslı
ateşe vermeli onları ama
her yerde yangın çıkışları”
sordum, “niye sattın” diye “yoksulluğunu?”
dedi, “elimdeki sadece oydu”
“herkes” dedi, “merak içinde
ölümden sonra hayat var mı diye
boşuna düşünürler
sanki hayat varmış gibi ölümden önce
sevdim seni ama bir şekilde
hüzün var diye belki gözlerinde
eğer sever gibi sarılırsan da
bu vücut sana bedava
“aslında” derdim; “çok gençsin daha”
“20’yim”, dedi
ama ruhum tam 1000 yaşında
kayalar kesti ayaklarımı
yine de bir şeyler hissetmek güzel hâlâ
bu dalgakıranda
tek başıma bu vücutla fırlatıldım bu dünyaya
aşk da basit, pişmanlık da
hayat hoyrat bu zamanda
şahin kuşa, kuzgun leşe, ben değil bu dünya
fahişe
korkum; çığlık atan adam gibi tablodaki
şakağımda ellerim
hep kaçarken, tek kişilik bir dünyayı
ben artık nasıl severim?”
“anladım” dedim, “senin kalbin birinde
geceyle gündüz, o hep seninle”
sarıldı, ağladı saatlerce
o yine işe gitmeden önce
“aslında” derdim; “çok gençsin daha”
“20’yim”, dedi
ama ruhum tam 1000 yaşında
kayalar kesti ayaklarımı
yine de bir şeyler hissetmek güzel hâlâ
bu dalgakıranda
tek başıma bu vücutla fırlatıldım bu dünyaya
aşk da basit, pişmanlık da
hayat hoyrat bu zamanda
şahin kuşa, kuzgun leşe
ben değil bu dünya fahişe