"iç ses" bastırıcı ilaç. iç ses... nasıl tarif etsem.?
"iç" dediğime bakma. bangır bangır bir ses.
semt pazarlarını bilirsin. satıcılar bağırır. alıcılar da seslerini duyurabilmek için bağırır. semt pazarlarında herkes bağırır. semt pazarlarında kediler bile bağırır.
bir radyo var içimde. insanların "iç ses" bağırışlarının frekansını yakalıyor. kelimelerle bağırmıyorlar, başka bir dil, belki renk. renk renk bağırıyor insanlar. markete gidiyorum, fiyat etiketlerine bakan kadın kırmızı bağırıyor. dışarı çıkıyorum, bastonuna dayanarak sessizce ilerleyen dede kahverengi bağırıyor.
durakta otobüs bekleyen gençler var. sarı sarı lekeler ile bağırıyorlar. herkes bağırıyor, herkes renk kusuyor. Eve gelene kadar üstüm başım renk kusmuğu oluyor. beynimin içindeki o radyo cazır cazır ötüyor bilemezsin.
uyutmuyor geceleri. prizde unutulmuş ütü gibi sıcak kalıyor sesler.
radyo nasıl kısılıyor? en güzeli insanlardan uzakta ormanda yürümek. zor. orman uzak.
kedi var. beyaz ışığı var onun. insan renklerini önce pastel renge çeviriyor. sonra her şeyi beyaza boyuyor. Beni temizlemesi saatler sürüyor.
bir de alkol. acil durumda radyoya fırlatılan terlik gibi. Kapatmasa da antenini kırıp yere düşürüyor. sesi azalıyor.