Öyle bir tarafım var ki bazen çok seveceğimi düşündüğüm insanları bilerek kendimden uzaklaştırmaya çalışıyorum. Çünkü sevgimin altında ezileceğini düşünüyorum. Sevince çok seviyorum. Birşey beklemesem de karşıdaki insan mahcubiyet yaşıyor. Öyle olunca da onu görmek bana acı veriyor. Bu yüzden kendimden soğutuyorum.. Bazen kendi kendime bu kadar uzaklaştırmasaydım hayatımda nasıl bir yeri olurdu, nasıl eğlenirdik acaba dediğim insanlar var. Merak ediyorum. Ama yine de pişman değilim.
28 yıllık hayatımda yolunda gitmeyen şeyler hep oldu. Ama bu yıl yorulduğum kadar hiç bir zaman yorulduğumu hissetmedim. Dönem dönem kendimi kaybettiğim, kendimi aradığım zamanlar oldu. Bedeller ödedim. Bedel ödemeden ve emek vermeden ne güzel olur ki.. Velhasıl yoğruldum. Geriye dönüp baktığımda yorulduğuma değdi dedim. Bugün yine böyle bir dönemden geçiyorum.
Yanlışı geçtim hata yapıyorum bile bile. Gözüm kara dalıyorum yanlışlara.. Bile isteye. Canımı yakmaktan zevk almıyorum mazoşist değilim. Sadece duygularımı dibine kadar hissetmeyi seviyorum. Öfkeyse öfke, hüzünse hüzün, sevinçse sevinç. Ve bu yıl hüzün ve öfke büyük bir yer kaplıyor başladığından beri..
Belki bundan 1 yıl sonra geriye baktığımda güleceğim diye düşünmek isterdim. Ama gülemeyeceğim kadar acı hissettim. Ölümler gördük hepimiz.. Sonra ölüm üstüne ölüm geldi.. Yakınımdan birilerinin öleceğini hiç düşünmemişim. Önce sütlaç'ı kaybettim.. Aradan bir ay sonra canım dedemi. Hiç ölmeyecek sanmışım ki hiç fotoğraf çekinmemişiz. Elimde sadece bebeklikten kalan bir fotoğrafımız var..
Uyumak istedim. Huzurlu bir uyku istedim. En rahat en huzurlu uyuduğum zamana dönmek istedim. O kadar unutmuştum ki huzurlu uyumayı.. Bulamadım. Aylardır huzurlu uyku nedir bilmiyorum.. Rüyalardan uyanıyorum ağlaya ağlaya. Kesintisiz uyuduğumda bile huzursuz uyanıyorum..
Bir nefes eksildikçe bir nefes soktum hayatıma. Depremzede bir kedi sahiplendim. Yaşamayabilir belki de bilemiyorum ama elimden geleni yapacağım. En azından son günlerini güzel geçirir umuduyla sahiplendim. Her şeyi göze aldım. Henüz bir adı yok. Ürkek bir çocuk pek de karşılaşamıyoruz. Arada salep ile tısslaşıyor. Nerede olduğunu salep'den öğreniyorum.
Velhasıl kelam. Yalnız yaşamaktan da sıkıldım. Monoton bir hayatım yok. Renkli arkadaşlıklarım, dostluklarım, bir sürü hobilerim, kitaplarım, kedilerim var.. Ama yine de insan bir el bir nefes bir ses istiyor evin içinde. Her an bir şeyler paylaşmak istiyor.. Okuduğun yazdığın bir şiiri, duyduğun bir haberi, dünyanın durumunu, yaşama dair ne varsa.
Huzurlu uyumayı o kadar unuttum ki.. Dün en huzurlu uyuduğum ana dönmek için gittiğim evde bile huzurlu uyuyamadım. Şu sıralar o kadar huzura ihtiyacım var ki.. Bir sarılış bir dokunuş belki biraz anlar gibi Susuşlar..
Türkiye'deki sağcıların büyük bir yüzdesinin ateist olduğuna yemin edebilirim ama ispatlayamam. Ahiret inancı olan adam bu kadar pisliğin içerisine girmez.
yaşadığım en kötü yıl 2023 olacak muhtemelen. 2022'nin sonlarına doğru bazı konularda çok umutlanmıştım ama 2023'ün ilk haftasında yaşadıklarım sağolsun tüm umutlarımı alıp gitti...
podrostok'un esas oğlanı, arkadaşının tabancası olduğunu görünce "insan tabanca sahibi olur da intihar etmez mi?" tarzı bir şey diyordu. ertesi gün de arkadaşı intihar ediyordu. bu sebepten ötürü tabancam olmadığı için mutluyum.*
Yıllar önce söylediğim şeyler gerçekleşiyor. O zaman çok iyi biliyordum böyle olacağını ve üzülüyordum. Şuan olduğunu seyredip köşeme çekilmiş gülüyorum. Pişmanlık kötü şey azizim.
Johann sebastian Bach katolik olsaydı Jeanne d'Arc yerine koruyucu azizim olurdu belki de... Neyse, ne varsa Yuhanna'larda var zaten.* Değerimiz hep sonradan biliniyor.
hala ara ara gecenin tam üçünde şarkısını dinlerim. bu şarkıyı dinleme sebebim olmuştun. uyku saatim yıllardır en geç 12dir. o saatten sonra uyumuyorsam bir sebebi vardır. tam da aylar önce bir ses yıllardır kıpırdamayan kalbimi kıpırdattı. o şarkıyla da tanışalı o zamanlara denk düşer. gece üçlere kadar duyduğum o ses'in şarkısıdır bu. can değil canan değil dediği yerde kendimi çokça sorguladığım, ne yapıyorsun ne yaşıyorsun dediğim bir şarkıdır. sabahattin ali'nin kürk mantolu madonna'sını geçmiştir içimdeki sevi. samimiydi, sevecendi, içtendi sesi. nerde duysam tanırım. içimdeki duyguların tarifi yok. ve evet çok net vuruldum.
"Bir gül biter içimde, içimde, içimde Tam bildiğim biçimde, biçimde, biçimde Of, gecenin tam üçünde, gecenin tam üçünde"
Bundan seneler önce 2018'de aklıma bir fikir gelmişti ve çok kısa bir süreyle yapmıştım. Maalesef bazı sebepler yüzünden bırakmak zorunda kaldım, devam edemedim. Son birkaç gündür de tekrar aklıma düştü bu. Teknolojik, internetle alakalı bir iş fikri. Bugünüm ve geleceğim için çok güzel, hayat kurtarıcı, tam olarak bir ekmek kapısı olabileceğini düşündüğüm bir fikir, proje. Aynı zamanda bunu yapabilmek için gayet yetenekli, bilgili olduğumu düşünüyorum. Önümde askerlik var. Çok yüksek ihtimalle önümüzdeki ay yani Ocak 2023'te çağıracaklar. Ocak ayında alırlarsa haziran gibi geri dönmüş olacağım. Askerden geldikten sonra ise bir daha bırakmamak şartıyla bu projeye asılmayı, bu projeye devam etmeyi planlıyorum. Hatta belki de bunlar burada son demlerim. Askerden geldikten sonra Meta Sözlük'e devam etmeyebilirim, böyle bir ihtimal var.
En azından artık intihar etmeyi düşünmemek, yaşamak için bir umuda, gerekçeye sahibim. Bu da güzel. Bunu da deneyelim, bakalım. Bu da olmazsa, bu sefer de hayat gülmezse artık son çare olarak o malum eylemi gerçekleştiririm çok yüksek ihtimalle.
bugün zihnim acayip açık. yargı dağıtıyorum :) insanların beni dinlemesini seviyorum. puşt bir müdür hemen hemen her yerde vardır. bizim de şantiyede böyle biri var ve her şeyi mesajla çözen bir müdür. tabi çalışanlardan ses çıkmıyor. ve dümenini böyle yürütüyor. ama merhaba. karşında o işçiler yok. benden çekeceğin var müdür bey. heeeyyytt. gel bakalım perşembe de nasıl çözüyoruz sorunlarımızı görelim öyle mesajla olmuyor :) off kendimi çok güçlü hissediyorum. bir şey yapmanın güçlülüğü bu ve onurlu yaşamanın.
bu aralar pederin internet sitesinin ardını topluyorum hep. adam "yahu sen de windows açığı arayan hacker gibi sürekli açığımı mı arıyorsun?" dese yeridir.*
adam fransız olunca oluyor tabii hatalar, yapacak bir şey yok.
Yaklaşık bir yıldır clash royale adlı mobil oyunu oynuyorum. Oyunda klan savaşları var ve katıldığım klan Türkiye sıralamasında oldukça iyi konumda.
Bir yıl boyunca klana bir sürü oyuncu katıldı. Birçok kişi lider yardımcısı olmak istedi klanda, hiçbiri yapılmadı. O veya bu sebepten bir sürü kişi klandan ayrıldı veya atıldı. Ben ise hiçbir savaşı aksatmadım, sadece görevimi yaptım. Hiçbir terfi istemedim. Sonucunda bugün, diğer lider yardımcısı olmak isteyen herkes değil de ben lider yardımcısı yapıldım.
"Kimseyi engellemeyeyim. Lüzumsuz bir davranış." diye düşünüyordum da aslında öyle değil. Uzun zamandır aklımdaydı bu, zamanı bugünmüş meğer. Zaten toplamda 8-9 kişinin yazdığı bir ortam, buna rağmen kendini zorla engelletmek güzel bir başarı. O 8-9 kişiden sadece 2-3'ü takip edilmeye değer, bu da ayrı bir konu.
ara sıra başkalarının telefon ekranlarına kilitleniyorum. tabii bu, toplu taşımada filan tanımadığım insanların telefonları değil de arkadaşlarımın telefonları oluyor genelde. ve sanırım can sıkıntısından oluyor, yoksa kötü niyetim yok.
mesela arkadaşlarla bara gidiyoruz, arkadaşlar benim gibi sosyal ilişkilerde sorun yaşamadığı için aynı anda birkaç kızla mesajlaşıyorlar. ben ise en fazla eşleşme uygulamasından tanıştığım bir kızla mesajlaşabiliyorum. o da her zaman olmuyor. canım sıkılınca başlıyorum onların mesajlarını okumaya. bir yandan içiyorum bir yandan onlarınkini okuyorum. kafaları iyi olduğu için çoğu zaman fark etmiyorlar ama son zamanlarda alışmışlardı zaten.
bir holden caulfield hayranı olarak, çocukların başlarına gelen kötü şeylere engel olamamak, hiçbir şey yapamamak beni çok yaralıyor. Keşke bir süper gücüm olsaydı, sadece bir çocuğu kurtarmak gerektiğinde kullanabilseydim.
instagram platformunda "yurtdisihayati" kullanıcı adlı hesabın bir paylaşımı: www.instagram.com/... . Bu paylaşımın altına gelen bir yorum ve o yorumun altında devam eden konuşmalar: i.ibb.co/... , i.ibb.co/... .
Bugüne kadar internet âleminde böylesi aşağılık, mide bulandırıcı zihniyetlere çok nadir denk gelmişimdir. İşin en trajikomik kısmı ise çok yüksek ihtimalle ikisi de yurt dışına yerleştiği için kendini kültürlü, ahlaklı, aydın vesaire sanıyordur. Ülkede yurt dışında yaşamayı gerçekten hak eden fakat imkânsızlıklar yüzünden bunu gerçekleştiremeyen bir sürü güzel insan varken bunlar gibi soytarıların bunu gerçekleştirebiliyor olması... İnsanlık için üzücü. "Hayat" denen şey böyle bir şey işte.
şunu anladım ki; japonundan ermenisine, türkünden lehine, ingilizinden şililisine kadar tüm genç hristiyan kadınlar amerikalı eş istiyor. amerikalı değilseniz ya köpek çekiyor ya da kendilerini lütuf olarak görüyorlar.